Çarşamba, Ağustos 31

Leyla İle Mecnun

Şu kalite eksikliğinin yaşandığı son beş-on yıl içinde belki de Türk televizyonlarındaki en kaliteli dizidir diyebilirim Leyla ile Mecnun için. Öncelikle bir güzel saydırayım dedim neresi yanlış neresi kötü; sonradan da güzel yanlarını yazacağım.

Her Türk dizisi gibi ne yazıkki fazla uzun. Bu uzunluğu ilk bir kaç bölümde sanıyorum senaryoyu oturtma ve karakterleri tanıtma çabası içinde iken iyi değerlendirmişler çünkü ilk 5-6 bölüm su gibi akıyor. Fakat ondan sonrası zulüm. Bildiğin zulüm! 10 dakika güleceğim diye 90 dakika katlanıyorsun diziye.

Yahu çok zor değil ki dizileri kısaltmak her hafta iki bölüm çekin insan gibi izleyelim. Özeti, özetinin kıssası, kıssasının hissesi tey babam tey!

Sonra müzik seçimi. Yahu şart mıdır komedi dizisi için o tarz müzik. Geniş Aile'de var, bunda var kim bilir başka hangisinde var aynı zırva müzik.

Sonra ilk sezonun sonlarına doğru gelen gereksiz acı. Evet bildiğin acıyı dayıyorlar dizide ne gerek var. Hani komedi dizisiydi bu!

Ayrıca dizilerde, filmlerde bilmiş çocuk kullanımından oldum olası nefret ederim. Sağolsunlar şartmış gibi Çocuklar Duymasın faciasından beri gözlüklü bilmiş bir çocuk illa var bir dizide yahu senin elinde muhteşem bir malzeme, mükemmel oyuncular var ne gerek var böyle salaklıklara?

Gelelim iyi yanlarına.
Bir kere dizi samimi, yani bir Süper Baba'da Fiko'yu Nihat'ı izlerken ne hissediyorduysak bu diziyi seyrederken benzer duyguları hissediyoruz. Bir İkinci Bahar izlerken Ali Haydar ile Hanım'ın aşkında ne buluyorsak bu dizide de Leyla ile Mecnun arasında benzer aşkı buluyoruz.

Ayrıca orjinal, absürdlükte orjinal. Gerçek hayatta anlık düşünürüz tuhaf tuhaf şeyler işte bu dizideki karakterler de o şekilde tuhf tuhaf düşünüyor ve bunu bize gösteriyor. Ben bu dizidekilerle benzer durumlara düşsem ben de benzer şeyleri düşünürüm.

24. Bölümde bir sekans var Mecnun karakteri intihar ediyor ve komada. İnsanlar bir şekilde beynine giriyorlar girişte bir ayna var. Gelen her kişi aynada kendi yansımasına bakıyor. Mecnunun o kişiyi nasıl gördüğünü görüyoruz. Leyla giriyor içeri ve aynada Mecnun'u görüyor. Ne kadar aşk kitabı okusan, ne kadar film izlesen aşkı bu kadar güzel anlatamaz bu yüzden güzel bu dizi.

Ayrıca İsmail Abi...
Ekmek Teknesi'ni çoğu insan Kirli karakteri için izlemiştir bu diziyi ben İsmail Abi karakteri için izliyorum. Kirli ne kadar kötü, pis, çıkarcı bir karakterdiyse bu İsmail Abi o kadar iyi, temiz-pak-parlak, hep kendisinden başkasını düşünen bir karakter. Kirli'nin zıttını yapmışlar. Adam temiz bir kere. Sırf bu adamın dizisi olsa ama Amerikan, İngiliz tarzı maksimum haftada 20 dakika. İşte o zaman tüm diziyi kaldır at onu izle derim.

Adam ilk bölümden itibaren sahilde el sallıyor ve 20 küsür bölüm sonra söylüyor bunun sebebini. İçiniz acıyor (gereksiz acı burda geliyor ama seviyoruz biz acıyı :))

Nereden buluyor nasıl ediniyor (ki kendisi müzmün işsiz) devamlı parlak temiz ve renkli kıyafetler giyiyor.

Adam çocukluğundan beri her gün sabah akşam demeden sahile gidip gelmeyecek bir gemiye el sallıyor. Çünkü babası ölüm döşeğinde iken İsmail'i bir ailenin yanına verirken, "sen neden gelmiyorsun" sorusuna karşılık "ben gemide olacağım ve oradan sana el sallayacağım" cevabını aldıktan sonra yılmadan babasına -o gelmeyecek gemiye- el sallıyor. Bir gün babasının geleceği inancını hiç yitirmiyor. Annesinin neden kendilerini terk ettiğini sorduğunda babası daha renkli bir hayatı olmasını istedi ve gitti diyor. Yanındakiler gitmesin diye renkli şeyler giyiyor mütemadiyen bu adam.

Aşık oluyor bu İsmail Abi hem de öyle böyle aşık olmuyor ama gereksiz acı için bu adam aşık olduğu gün terk ediliyor. Ve o kadar güzel üzülüyor ki komedi dizisinin karşısında oturup ağlıyorsunuz için için.

-Mecnun İsmail Abi'yi İsmail Abi gibi görüyor beynindeki aynada- çünkü o adam tam olması gerektiği gibi bir adam.

Uyarı niteliğinde not:
Dizinin 17., 23. bölüm sonu ve 24. bölümleri dağıtabilir insanı.



İzleyin ama kısaltılması için de dua edin. Yoksa bu kadar kaliteli yapım eriyip gidecek...