Salı, Haziran 9

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri

Çok uzun zamandır yazmıyordum -Zaytung haberindeki gibi; Joffrey öldüğünden beri içimin yağları bu kadar erişmemişti hem ondan hem de AKP'ye gönül vermişlere bir cevap olsun diye yazayım dedim.

Haziran ayında yapılacak seçimler için Nisan ayından itibaren hem Ahmet Davutoğlu hem de Recep Tayyip Erdoğan nereye baksak oradaydılar. Afişlerde, flamalarda, araç giydirmelerinde, tv'lerde, reklamlarda, başbakan gündem özellerde, cumhurbaşkanı gündem özellerde, açılışlarda hatta evimin önünde (26 Mayıs 2015 Çekmeköy Nikah salonu açılışı).

2 yıl önce ilk darbesini aslında Gezi Parkı direnişinde almıştı Erdoğan. İşte o zaman Rocky Balboa'nın Ivan Drago'nun kaşını açtıktan sonra "insanmış" deyip maçı kazanacağını anlaması gibiydi. O kışlayı oraya yaptırmadık.

Sonra can ciğer kuzu sarması Fettoşu ile ayran içtiler ayrı düştüler. Dersane kararı ile ters düştüler ve 2002'den (hatta daha da öncesinden) 2013'e kadar tüm kadrolara sahip, tüm devlet imkanları seferber edilmiş "hizmet hareketi" oldu sana "paralel yapı". İşin içinde para olunca herkes birbirinin ipliğini pazara çıkarmaya başladı, daha bir kaç ay öncesinde Erdoğan, Gülen'e ülkene dön çok özledik derken, sonradan kırmızı bülten'ler çıkarılmaya çalışıldı. 23 Nisan'lar itibarsızlaştırılırken, "Türkçe Olimpiyatları" şölenlere dönüştürülmüştü, son iki yıldır yapılmıyor o olimpiyatlar...

4 bakan ve oğulları, başbakan Erdoğan ve ailesi hakkında kasetler çıktı, baskınlar oldu 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları başladı. Bilal oğlan Mısır pasaportu ile yurt dışına kaçtı ve tüm belgeler yok edilip, tüm savcılar susturulduktan sonra Bilal geldi babasının arabasıyla ifade verdi.

Polis baskınlarında ayakkabı kutuları içinde paralar, para sayma makineleri vs. çıktı yandaş medya paraları polislerin yerleştirdiğini iddia etti, sonra mecliste soruşturmaya gerek yoktur kararı çıktı ve paralar iade edildi. Polisin parasını da aldılar bu durumda...

Cumhurbaşkanı oldu bu arada Erdoğan ama fiilen başbakanlığı da bırakmadı alenen suç işledi ama takabilen olmadı. Hamamböceği çıkıyor diye başbakanlık ofisi yerine 1150 odalı saray yaptırmıştı ama cumhurbaşkanı olunca köşkü oraya taşıdı. Davutoğlu böcekli yerde kaldı.

Başkan olacam dedi 400 vekil istedi ama parti adı vermedi yansız cumhurbaşkanı. HDP'ye de hodri meydan dedi hadi bakalım siz de girin seçimlere dedi. Planlarında %10 barajını geçemeyecek HDP üzerinden alacağı bedava 50-60 vekil vardı ve anayasayı değiştirmeye yetecek diyordu. Selahattin Demirtaş "seni başkan yaptırmayacaz" çıkışı ile benim gönlümü fethetti.

HDP'nin barajı geçmesi için büyük illerden oy alması gerekiyordu ve İstanbul ve İzmir'den aldıkları oylarla 80 vekil çıkardılar.

Olan bundan sonra oldu. Milli irade, demokrasi sandıkta olur sokakta eğil, yolsuzluklar paralel darbe girişimi, kasetler montaj darbe girişimi diyenler sandıkta %40,8 ile 258 vekil çıkarınca çıldırdılar. Özellikle seçmenleri çıldırdı, yaklaşık 5 yıldır süren "çözüm süreci" - "imralı" - HDP terimlerini ilk defa duyuyor gibi oldular. Hapisteki teröristi muhatap alıp çözüm süreci başlatan, dağdakileri ülkeye davet edip çadır mahkemelerle anında serbest bırakan, Barzani'ye "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganı attıran, Şivan Perwer ile İBO'ya düet yaptıran sanki benmişim gibi davranmaya başladılar. Adımız PKK'lıya çıktı haine çıktı.

Benim kime oy verdiğim kimseyi ilgilendirmez ama ben HDP'ye verdim. Ben kimse saçma sapan bir savaşın kurbanı olsun istemiyorum. Çözüm sürecinin amacı da bu değil miydi? Ben silahla değil diyalogla siyasetle çözüm aransın istiyorum. PKK değil meclistekiler HDP. Ve siz de biliyorsunuz ki uzun adam HDP ile zaten işbirliği içindeydi çözüm sürecinde, ben de bu sürece destek veriyorum işte kaşıntının sebebi ne tam olarak?

AKP-HDP ile çözüm süreci yürütürken iyi ama biz seçmen olarak HDP'yi meclise sokunca kötü (ki fiili olarak zaten meclisteydiler sadce milletvekilleri azdı).

Ve bunca devlet imkanına rağmen, bunca haksızlığa rağmen, bunca hırsızlığa rağmen* %40,8 alabildiler ya sıkıntı bu işte hazmedemediler, korkuyorlar. Biliyorlar ki artık çok sevdikleri hırsızlar dokunulabilecek.

Bir tablo paylaşayım;
2011-2015 seçim karşılaştırması.
2011 geçerli oy sayısı 42 milyon civarı
2015 geçerli oy sayısı 45 milyon civarı
3 milyon yeni oy var kenarda dursun şimdilik.

AKP 3 milyon oy kaybetmiş,
CHP sabit kalmış,
MHP 2 milyon oy kazanmış,
Bağımsız = HDP diyebiliriz 3 milyon oy kazanmış.
SP-BBP yaklaşık 1 milyon oy aldı

AKP'nin 3 milyon oyunun 2 milyonu MHP'ye gitmiş olsun, kalan 1 milyon hala HDP'ye gitmiş görünüyor bu durumda 3 milyon fazla oyun da 2 milyonunu  HDP'ye gittiğini düşünelim kalan 1 milyon da SP-BBP ikilisine.

Diğer ihtimal;
3 milyon fazla oyun 2 milyonu MHP'ye, 1 milyonu da SP-BBP'ye (oy vermeyenler tepki oyları bu çok daha akla yatkın)
AKP'nin 3 milyon oyu da HDP'ye.

Ki zaten kitlesel oyların büyük çoğunluğunu din siyaseti yapabildikleri doğu ve güneydoğuda kaybettiler. AKP'nin elinde iç anadolu, karadeniz ve büyük şehirlerdeki para babaları ve onların yanında çalışanlar kaldı. HDP dindarların oylarını topladı. İstanbul ve İzmir'den de emanet oy aldılar ve bu sayı 500bin civarıdır.

Eskiden çoğunluktunuz, artık azınlıksınız. %60 seçmen AKP'yi istemediğini beyan etti.

Yani demem o ki, "az eş uz eş boyunca eş".  Seni başkan yaptırmadık.

*Yerel seçimlerde elektrikler gitmişti, sonra oylar çalındı, Oy ve Ötesi sandık sandık başında durdu ama yine de Ankara hile ile AKP'ye gitti. Bu seçimlerde ise plakasız araçlar türedi ve bu araçlar polislere ait çıktı. Seçmenler bu araçlar ile oyların kaçırılacağını düşünmüşlerdi ama olay bambaşkaydı. Bilindiği üzere mürekkep oy verenler işaretlenirdi, bu kaldırıldı AKP ile, ve polisler de görevli oldukları için istedikleri sandıkta sadece kimlik gösterip oy verebiliyorlar, seçim günü twitter üzerinden bir kaç tane aynı okulda 3. sandıkta yakalandı gibi haberleri görmüşsünüzdür.
İşte oy böyle çalınıyor, işte oy pusulaları bu sebeple seçmen sayısının 2 katı kadar basılıyor...